

Yalnız ağacı görürdüm hep.. Kahretsin!! yine herşeyiyle karşımda. Kaçtığım ama kurtulamadığım yalnızlığım... Görmeyeyim diye gözlerimi kapatsamda, beni görmelerine engel olamadım... Böyle aciz ve zavallı görünemem size.. Gözlerimden yaşlar yerine kan süzülmeye başladığında da bana acıdılar...

Karaya vurmuş gemiler ne kadar hüzünlüdür ne kadar çaresizdir... Bana yalnızlığı hatırlatır... Tıpkı ağaçlar gibi... Kuşlar mıdır onların arkadaşları...? Belkide yalnız değil, yalnız olmalarını kendimle bağdaştırdığım için onları hüzünlü görmek istiyorumdur... Hayatının en sakin en huzurlu günlerini yaşayan geminin batmış görüntüsüne aldanmayın... Denizin tuzlu suyunu altından içine aldığı günden beri ağırlığının hafifliğini, su ile bir olmanın huzurunu yaşıyor...


Basamağın sonuna geldim işte derken basamakların hiç bitmediğini gördüm. Arka planda göremediğim, anlayamadığım yerlerde hep başka anlamlar, hep başka yollar hep başka basamaklar varmış...Hayat sonu olmayan bir labirent gibi. Her yol başka bir yola çıkıyormuş.. doğru yada yanlış......

Çamura bulanmış, kirlenmiş hissettim bazen.. Etrafım çamurla çevrelenmiş ben ise batalıkta büyümeye çalışan bir goncaydım... Goncaların büyümek için toprağa muhtaç olduğunu, çamur olmadan goncanın olamayacağını "gül" olduğumda anladım... Kokumun ve güzelliğim, kırgınlığım ve solgunluğumun sebebiydi çamur... Sebeblerin içinde bir sonuç, başka sonuçlara sebeptim sadece...

Bunları düşünmek beni ben yapıyordu. Ben, ben oldum... Hayat, ne hep acıydı ne de hep tatlı... Hayat ben ona yüklediğim kadar anlamlıydı... Tattığım kadar ekşi, tatlı, tuzlu ve acı... Yaşadığım kadar hüzünlü, mutlu, kederli ve de sevinçli... Aslında bunların hepsi birdi...
Hateee
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder